Türkiye yeni bir seçime hazırlanıyor.
Siyasi partiler tarafından hazırlanan seçim kampanyaları, mitingler, televizyon hatta youtube programları seçmenin oyunu alıp iktidar sahibi olabilmek için tüm hızıyla devam ediyor.
Bu uzun soluklu maratonun nedeniyse demokratik yönetim anlayışına sahip bir ülke oluşumuzdan kaynaklanıyor.
İletişimci olarak bu süreçte demokrasinin kökenine ve kitle iletişimi ile ilişkisine yakından bakma gereği duyuyoruz.
Her ne kadar bu topraklarda uygulanmaya başlayalı çok uzun zaman olmasa da demokrasinin tarihi ve etkileri oldukça köklü bir geçmişe sahip.
Demokrasi kelimesinin etimolojik kökenini incelediğimizde insanların tanrıların kurallarına karşı mücadelesi sonunda edindiği iktidar, insanlığın iktidarı olarak karşımıza çıkıyor.
Antik Atina dönemine bakıldığında; tanrıların değil, insan aklının yönettiği bir sistemin demokrasi olarak adlandırıldığını ve doğrudan uygulandığını görüyoruz.
Atinalılara göre demokrasi; öznel çıkarların ve somut tanrıların etkisi altında saflığını yitiriyor, böyle bir durumda karşılaşılan olumsuzluklar trajedi olarak değerlendiriliyor.
Günümüzde temsili uygulanan sistemin, kitle iletişim ile olan ilişkisine baktığımızdaysa medya kavramı ile karşılaşıyoruz.
Güçler ayrılığı adını verdiğimiz yasama, yürütme, yargı unsurlarına ek olarak medya, sistemdeki dördüncü gücü oluşturuyor ve diğer üç gücün denetimini sağlayarak toplumsal gerçeklik hakkında bilgi veriyor. Bu nedenle medya oldukça saygıdeğer bir meslek dalını da simgeliyor. Özellikle ABD’de süper kahramanlıkla ilişkilendirdiği örnekleri görebiliriz.
Daha önce sorumluluğu yalnızca bilgi vermek olan medya, görsel kültür gelişimiyle ‘iyi deneyim yaşatma’ misyonu da edinirken teknolojik gelişmeler ve sosyal medya ile de çift taraflı akışa sahip bir yapıya evrildi. Bireylerin içerik üreterek toplumla paylaşmaları medya- birey arasındaki dengeyi değiştirdi ve bireyin medya karşısındaki savunmasız konumunu ortadan kaldırdı.
Bilgi çağında içerik üreten ve paylaşan kitle, medyanın gücüne destek hatta beşinci bir güç olarak ortaya çıkıyor.
Bireyler bugün, geçmişte Atinalıların yaptığı gibi kendi gerçekliklerini kendileri topluma aktarıyor.
İlgili